-
1 yemek seçmek
to be choosy in eating -
2 yemek
блю́до (с) пи́ща (ж) пожира́ть съеда́ть я́ство (с)* * *I озвонч. -ği1) еда́, пи́ща, ку́шанье; блю́доyemek artıkları — объе́дки
yemek çıkarmak — подава́ть ку́шанье
yemek seçmek — быть разбо́рчивым / привере́дливым в пи́ще
akşam yemeği — у́жин
alafranga yemeği — европе́йское блю́до / ку́шанье
alaturka yemeği — туре́цкое блю́до / ку́шанье
kuru yemek — сухо́й паёк
öğle yemeği — обе́д
sabah yemeği — за́втрак
sıcak yemek — горя́чая пи́ща
2) обе́дyemeğe davet etmek — приглаша́ть к обе́ду
yemek vermek — дать обе́д
arkadaşımın yemeğinde birçok tanıdığa rastladım — я встре́тил мно́го знако́мых на обе́де у моего́ дру́га
II -ikır yemeği — обе́д за́ городом
1) есть, ку́шатьyemek yemek — пое́сть, пообе́дать
yiyip içmek — пита́ться
2) изъеда́ть; разъеда́тьgüve yün giysiyi yemiş — моль изъе́ла шерстяну́ю оде́жду
3) искуса́тьsivrisinekler çocuğun kollarını yemiş — комары́ искуса́ли ребёнку ру́ки
4) куса́ть, грызть тж. перен.dudağını yemek — куса́ть гу́бы
kendi kendini yemek — самого́ себя́ грызть / терза́ться, му́читься угрызе́ниями со́вести
tırnaklarını yemek — грызть но́гти
5) поглоща́ть, съеда́тьyapımına başlanan bu yapı günde 5 ton çimento yiyor — э́то зда́ние, к строи́тельству кото́рого приступи́ли, съеда́ет за́ день 5 тонн цеме́нта
6) расточа́ть, прома́тывать, транжи́ритьmiras yemek — промота́ть насле́дство
para yemek — растра́чивать де́ньги
parası var, ama yemez — у него́ есть де́ньги, но он их не тра́тит
varını yoğunu kumarda yemiş — он всё, что у него́ бы́ло, проигра́л в ка́рты
7) подверга́ться чему, переноси́ть чтоceza yemek — понести́ наказа́ние
dayak yemek — быть изби́тым / поколо́ченным
taş yemek — быть поби́тым / забро́санным камня́ми
tokat yemek — получи́ть пощёчину
8) разг. постоя́нно терза́ть / му́читьbu dert beni yiyor — э́то го́ре убива́ет меня́
9) не име́я прав / незако́нно взять / присво́итьharam yemek — посягну́ть на чужо́е добро́, красть
rüşvet yemek — брать взя́тки
10) разг. не возвраща́ть, присва́ивать полу́ченные в долг де́ньгиbu adam benim yüz bin liramı yedi — э́тот челове́к присво́ил себе́ / зажи́лил мои́ пять ты́сяч лир
••- yemeden içmeden
- yemeden içmeden kesilmek
- yediği naneye bak!
- yediği önünde
- yemediği ardında
- yiyip bitirmek -
3 yemek
yemek1 Essen n (Mahlzeit, Speise, Veranstaltung);yemek borusu Speiseröhre f;-e yemek çıkarmak jemandem ein Essen vorsetzen, jemanden bewirten;yemek kaşığı Esslöffel m;yemek kitabı Kochbuch n;yemek listesi Speisekarte f;yemek masası Esstisch m;yemek odası (oder salonu) Esszimmer n;yemek seçmek wählerisch sein;yemek vermek ein Essen geben;yemek yemek v/i essen;yemeği dışarıda yemek auswärts essen (gehen);akşam yemeği Abendessen n;öğle yemeği Mittagessen n;bu akşam yemeğe bize gelin! kommt heute Abend zu uns zum Essen!;yemeğe kalmak Gast bis zum Essen bleibenyemek2 < yer> essen; Tier fressen; jemanden ruinieren, an jemandem zehren; viel Material, Benzin usw fressen; Erbschaft, Geld durchbringen; … Jahre Gefängnis, eine Ohrfeige usw bekommen; Geld eines anderen einkassieren, einbehalten; ordentlich Regen abbekommen; Meer auswaschen, abtragen; Moskito stechen; Säure zerfressen; an den Nägeln kauen; von einem Stein getroffen werden;kumarda yemek (alles) verspielen;rüşvet yemek sich bestechen lassen;yediği naneye bak! so etwas Unvernünftiges!;yeme de yanında yat zu schön, um zu essen (fig um anzurühren);yemeden içmeden schnurstracks;-i yiyip bitirmek aufbrauchen; fig jemanden zur Verzweiflung bringen; -
4 menu
In m1 au restaurant yemek listesi2 informatique bilgisayar mönüsüIIufak tefek [u'fak te'fec]ufak parçalar -
5 pick
n. kazma, kürdan, seçme, seçenek, hasat, toplanan ürün miktarı, burun karıştırma————————v. toplamak, koparmak, yolmak, ayıklamak, didiklemek, karıştırmak (burun), kemirmek, seçip almak, seçmek, küçük küçük yemek, gagası ile toplamak, delmek, kazmak, çapalamak, sivri bir şeyle açmak (kilit vb.), yankesicilik yapmak, çekiştirmek* * *topla* * *I 1. [pik] verb1) (to choose or select: Pick the one you like best.) seçmek2) (to take (flowers from a plant, fruit from a tree etc), usually by hand: The little girl sat on the grass and picked flowers.) koparmak, toplamak3) (to lift (someone or something): He picked up the child.) tutup kaldırmak, eğilip almak4) (to unlock (a lock) with a tool other than a key: When she found that she had lost her key, she picked the lock with a hair-pin.) kurcalayıp açmak2. noun1) (whatever or whichever a person wants or chooses: Take your pick of these prizes.) seçim, tercih2) (the best one(s) from or the best part of something: These grapes are the pick of the bunch.) en iyisi•- pick-up
- pick and choose
- pick at
- pick someone's brains
- pick holes in
- pick off
- pick on
- pick out
- pick someone's pocket
- pick a quarrel/fight with someone
- pick a quarrel/fight with
- pick up
- pick up speed
- pick one's way II [pik] noun((also (British) pickaxe, (American) pickax - plural pickaxes) a tool with a heavy metal head pointed at one or both ends, used for breaking hard surfaces eg walls, roads, rocks etc.) kazma -
6 take pot luck
v. rasgele seçmek, kura çekmek, allah ne verdiyse yemek* * *(to take whatever happens to be available, eg as an unexpected guest at a meal-time.) Allah ne verdiyse onu yemek -
7 из
= изо1) ( откуда)...danвыходи́ть и́з дому — evden (dışarı) çıkmak
прие́хать из Ки́ева — Kiev'den gelmek
пить из ча́шки — fincandan içmek
выжима́ть сок из виногра́да — üzümün suyunu sıkmak
друго́го вы́хода из пеще́ры не́ было — mağaranın başka çıkışı yoktu
2) ( при указании на материал)...dan (yapılma / yapılmış)ста́туя из мра́мора — mermerden (yapılmış) heykel
ма́сло де́лается из молока́ — tereyağı sütten yapılır
3) ( при указании на состав)...lı;...lıkдере́вня из ста дворо́в — yüz haneli köy
кварти́ра из двух ко́мнат — iki odalı daire
програ́мма из пяти́ пу́нктов — beş maddelik program
обе́д из трёх блюд — üç kap yemek
суп из потрохо́в — işkembe çorbası
4) ( при указании на происхождение)...dan; kökenli; menşeliчай из Гру́зии — Gürcistan menşeli çay(lar)
мини́стр из рабо́чих — işçi kökenli / asıllı bakan
он из бе́дной семьи́ — yoksul bir ailedendir
вы́йти из наро́да — halk içinden çıkmak
он ро́дом из Москвы́ — aslen Moskovalıdır
мыть из шла́нга — hortumla yıkamak
его́ уби́ли из охо́тничьего ружья́ — onu av tüfeği ile vurdular
соревнова́ния по стрельбе́ из винто́вки — tüfekle atış müsabakası
6) (при указании на изменение, превращение)из зелёного цве́та стал си́ним — renk yeşilken mavi oldu
поэ́та из него́ не вы́йдет — şair olamaz
оте́ц хоте́л сде́лать из меня́ врача́ — babam beni doktor yapmak isterdi
7) ( по причине)...dan; yüzündenиз уваже́ния к кому-л. — birine hürmeten
из стра́ха пе́ред боле́знью — hastalık korkusundan
из стра́ха пе́ред ва́ми — sizden korktuğundan
из ре́вности — kıskançlık yüzünden
8) (при указании на выделение кого-чего-л. из совокупности)...danоди́н из них — onların / onlardan biri
дво́е из вас — ikiniz
са́мый ста́рший из бра́тьев — kardeşlerin en büyüğü
чу́до из чуде́с — harikaların harikası
9) (с предлогом "в")...danиз го́да в го́д — yıldan yıla, her geçen yıl
ходи́ть из до́ма в дом — ev ev dolaşmak
••изо все́х сил — olanca gücüyle
выбира́ть одно́ из двух — iki şıktan birini seçmek
См. также в других словарях:
yemek seçmek — bazı yemekleri sevmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek — 1. is., ği 1) Yemek yeme, karın doyurma işi Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni. N. Cumalı 2) Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam 3) Günün belli saatlerinde yenilen besin Yemek ya kahvaltıda ya da yemekte yenir. Arada bir … Çağatay Osmanlı Sözlük
seçmek — i, er 1) Benzerleri arasında hoşa gideni seçip almak veya yararlanmak için ayırmak Ben bu kitabı seçtim. 2) Birine oy vererek bir göreve getirmek Biz sizi başkanlığa seçtik. 3) Üstün, iyi, uygun bularak yeğlemek Benim ne akla hizmet edip de… … Çağatay Osmanlı Sözlük
düz tümleç — is., ci, dbl. Yalın durumda bulunan tümleç Para biriktirmek. yemek seçmek, örneklerindeki para, yemek kelimeleri … Çağatay Osmanlı Sözlük